Çocuklar için P4C (Philosophy for Children) eğitim dünyasında son zamanlarda çok sık adı duyulan ve günden güne yayılan bir yöntem olmaya başladı. Olmalı da.. Çünkü ezberci ve sınav odaklı yapısından kurtulmak istediğimiz ve bir türlü içinden çıkamadığımız eğitim sistemimizin çıkış yollarından biri de bu düşünme biçimini benimsemek..
P4C temelinde ‘Güçlü çocuklar yetiştirmek, sorunlu bireyleri onarmaktan iyidir.’ fikri ile yola çıkar. P4C çalışmaları ile çocuklar, eleştirel, yaratıcı, işbirlikçi, empatik ve özenli düşünme biçimlerini deneyimleyebilirler.
İdeal sayı olan 5-15 kişilik gruplar içerisinde yapılandırılmış ama özgürce düşünsel sorgulama yapabildikleri bir ortamı tecrübe eder çocuklar bu yöntemde.. Tartışmaların amacı sorgulanan düşünceyi bir sonuca vardırmak ya da bir ders çıkarmak değildir. Buy alnızca olanlar üzerine düşünme etkinliğidir. Matthew Lipman’ın deyimiyle başladığınızdan daha çok soru ile bitirme deneyimidir..
‘Güçlü çocuklar yetiştirmek, sorunlu bireyleri onarmaktan iyidir.’
Bir P4c oturumu bir kolaylaştırıcı ve etrafında toplanan soruşturan topluluk üyelerinden oluşur. İstenirse bir de dış gözlemci olabilir. Gözlemci soruşturmaya dahil olmaz, yalnızca gözlem yapar. Soruşturan topluluk bir kolaylaştırıcı etrafında toplanır. Kolaylaştırıcı soruşturan topluluğu geliştiren, ve daima yorumsuz ve cevapsız kalandır. Aktif bir dinleyici olarak kalır ve soruşturan topluluk konuda çok dağıldığında sorularıyla odağı toparlar.
Kolaylaştırıcının görevi felsefi arkaplanı kuvvetli olan tartışma konusu oluşturmak ve buna uygun sorular sorarak tartışmayı kurallarına uygun şekilde yürütmektir.
Başlarken zaman kısıtı vermek önemlidir. Örneğin tartışmamız ‘50 dakika sürecektir.’ gibi..
Kolaylaştırıcının soruşturma sırasında sorumlulukları vardır:
Soruşturma süresi boyunca her fikre saygılı olmalı
- Her düşünceyi ciddiye almalı
- İşbirliği, nezaket ve güven ortamı oluşturmalı
- Fikirleri yönlendirmeye çalışmamalı,
- Geri planda olmalı ama güçlü durmalı
- Soruşturma tıkandığı anda yeni açılımlar getirebilmeli
- Dikkati dağılanlar, takip etmekte zorlananlar ya ada kavramlardan kopanlar için belirli aralıklarla özetleme yapmalı
- Fikirleri çarpıştıracak ve çatıştıracak hamleleri yapabilmeli.. ‘O böyle diyor, bu böyle diyor, siz ne diyorsunuz?’ gibi..
- Soruları doğrudan bir kişiye sormamalı.. ‘Ayşe senin bu konudaki fikrin ne?’ gibi bir soru bu soruşturma ortamı için uygun değil.. Fikir beyan etmekte gönüllülük esasın korumalı..
Kolaylaştırıcının Soruları Neler Olabilir?
- Bu konudaki görüşünüz nedir?
- Söylenenlere katılıyor musunuz?
- Böyle söylemenizin sebebi nedir?
- Neden bu görüşe katılmıyorsunuz?
- Kullandığınız bu terimi nasıl tanımlarsınız?
- Bu ifadeyle ne demek istediniz?
Yazının sonuna doğru karşılaşacağınız örneklerde kolaylaştırıcının kullanabileceği soruşturma konuları ve bu konular için örnek olabilecek sorular var. Bu örnekler yukarıdaki genel soruların yanında, bir soruşturmanın nasıl yapıldığı ile ilgili daha detaylı fikir verebilir.
P4C etkinliklerinin çocuklar için en önemli kazançlarından biri onların farklı ve doğru düşünme yollarını öğrenmeleri için yardımcı olmasıdır. Düşünmenin gelişimi dilin gelişimi ile doğru orantılıdır. Bu yüzden soruşturmaları deneyimlerken, duyusal, imgesel ve kavramsal düşünme şekilleri gelişirken, bunları ifade etme çabasıyla da dili kullanma becerileri de gelişmektedir. Bir fikre bakmakla başlayan, kafa karışıklığı ile devam eden, fikir çeşitliliğine kadar ilerleyen dalgalı bir süreçte soruşturma ilerler.
Süre tamamlandığında soruşturma sonunda bir değerlendirme alınır. Bu değerlendirmede genel bir özet yapılarak akış verilmeye çalışılır. Soruşturma sırasında tartışılan ve kolaylaştırıcının tahtaya yazmış olduğu kavramların genel bir özeti verilir. ‘Başlangıç sorumuz şuydu, şu sorular çıktı ve bu kavramlar üzerinde duruldu, grupça bu alanlar üzerinde tartışarak geliştik..’ gibi bir toparlama yapılarak soruşturmanın teşekkür ile bitirilmesi tercih edilir. Bu değerlendirme kısmını da kolaylaştırıcı yapar.
Araştırmalar P4C çalışmalarının çocuklarda sonuç vermesinin ortalama 20-24 oturumu tecrübe etmiş olmalarıyla daha net görülebildiğini gösteriyor. Aşağıdaki örneklerle de görebileceğiniz gibi, kişiyi düşünceden düşünceye sevk eden, tartışmanın sonrasında düşünmenizin hiç bitmeyeceği ve zihninizde yepyeni kapıları açıldığını fark edeceğiniz bir serüven olacaktır. Evde, okulda, ailenizle, arkadaşlarınızla, öğrencilerinizle mutlaka denemeniz gereken tecrübelerden..
Soruşturma süresince yapılacakları tekrar hatırlayalım:
1. Başlangıçta süre ile ilgili bilgi vermeyi unutmayın.
2. Konu ile ilgili kendi yorumunuzu katmayın.
3. El kaldırmayan çocuğa fikir sormayın.
4. Tartışmanın sakin bir şekilde ilerlemesini sağlayın.
5. Sonuca bağlamayın.
6. Tartışma sırasında konuşulan kavramları tahtaya yazın.
6. Tartışmayı bitirirken konuştuğunuz kavramları sayın.
7. Tartışmayı bitirince güzel sözlerle teşekkür edin.
8. Bittikten sonra değerlendirme alın.
Örnek uyaran ve sorular..
Uyaran: Bir grup tedbirli ve çalışkan köstebek kışı geçirebilecekleri bir yuva kazmak için bütün yaz çalışırlar ve kendilerine güzel bir yuva yaparlar. Tembel ve umursamaz bir kirpi köstebeklerle karşılaşır ve onlara kendi yuvası olmadığını söyler. Köstebekler kirpiye acır, onu da yuvaya alırlar. Bir süre sonra kirpinin dikenleri büyümeye başlar ve köstebeklerin onunla aynı yuvada kalması imkânsız hale gelir.
Sorular:
1.Siz köstebek olsaydınız, kirpiyi içeri alır mıydınız?
2.Siz kirpi olsaydınız köstebekten böyle bir şey isteyebilir miydiniz?
3.Birine acımak nasıl bir duygudur?
4.Kirpiyle yaşamak zorlaşınca köstebekler bu durumda ne yapmalıdır?
5 Başkalarına her durumda yardım etmemiz gerekir mi?
6 Yardım ederken kendimizi de zor durumda bırakmak doğru mudur?
7 Yardım edeceğimiz zaman bilmediğimiz ve bizi zor durumda bırakacak bir durumu yardım ettikten sonra öğrendiğinizde, yardım ettiğinize pişman olur musunuz?
8 Pişman olacağınız bir yardım yine de anlamlı mıdır?
9 Sonunda bize zorluk vereceğini düşünerek yardım yapmaktan çekinirsek/vazgeçersek gerçekten yardımsever bir insan olabilir miyiz?
10 Yardımsever olmak ve vicdanlı olmak kelimeleri ne demektir? İkisi arasında benzerlik ya da farklılıklar var mıdır?
Uyaran: DENİZ YILDIZI
Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve;
“Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun?” diye sorar.
Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi; “Yaşamaları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla:
“İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?” der.
Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,
“Bak onun için çok şey değişti,” karşılığını verir.
Sorular:
- Sizce onun için çok şey değişti demekle ne demek istedi?
- Bir kişi neden başkasının hayatını düşünür ve ona yardım eder?
- Yardımlaşma dan yaşayamaz mıyız?
- Herkes kendi ihtiyacı için yaşarsa nasıl bir dünyada olurduk?
- Yardımlaşırken dikkat etmemiz gereken şeyler var mı, neler?
Uyaran: Bir okulda öğretmenin ilk dersidir. Öğretmen sınıfa girer ve öğrenciler ile tek tek tanışır. Öğretmen ve öğrenciler kısa bir sohbete başlar. Sohbetin ardından öğretmen ilk gün olduğu için ders yapmayacağını bir etkinlik yapacağını açıklar. Öğrenciler mutlu olur. Her ne kadar ilk dersleri olsada öğretmen daha önce o okulda çalıştığı için üst sınıflardan o öğretmenin çok katı, hep ders anlatan ve sınavları çok zor yapan bir öğretmen olduğunu duymuşlardır. Öğretmenin yapacağı etkinlik ile ilk dersin eğlenceli geçeceğini tahmin edip üst sınıfların yanıldığını düşünürler. Öğretmen herkesten küçük bir kağıt çıkarmalarını ister ve öğrenciler kısa bir süre sonra küçük kağıt çıkartırlar. Öğretmen herkesten kağıda şimdiye kadar kimseye söylemedikleri çok önemli ve büyük bir sırlarını yazmalarını ister ve sonra kağıdı ne yapacağına ilişkin bilgi vermez.
Sorular:
1.Sizce kağıda büyük sırlarını yazmalı mılar?
2.Sizce kağıda herkes sırrını doğru yazar mı?
(Çünkü öğretmenin o kağıtla ne yapacağını bilmiyorlar. Bu soruyu tartışarak çocukların güven durumu ile ilgili fikir edinmiş olursunuz.)
3.Güvenip sırrınızı söylediğiniz kimseler var mı?
4.Sır nedir? Olmalı mııdr?
5.Güven nedir? Kimlere güvenirsiniz? Neden
6.Güven olmadan güzel bir hayat yaşanabilir mi?
7.Yalan nedir? Yalan söylemek normal midir? Yalan söylediğiniz durumları tartışınız. (asla yorum yapmamanız gerekir)
8.İnsanlar neden yalan söyler?
9.İnsanları sözlerinden dolayı yargılamak doğru mudur?
Uyaran:
Başaran Çocuk
İki çocuk bütün sabahı donmuş bir göl üzerinde kayarak geçirdi. Ama sonra aniden buz kırıldı ve çocuklardan biri suya düştü. Akım onu birkaç metre uzağa çekti, çocuk bir buz tabakasının altında kalmıştı. Onu kurtarmanın tek yolu, o buz tabakasını kırmaktı.
Arkadaşı yardım istemek için bağırmaya başladı. Kimsenin gelmediğini görünce hızlıca bir kaya aradı ve olabildiğince sert bir şekilde buza vurmaya başladı.
Bir delik açana kadar tekrar tekrar vurdu, sonra kolunu suya soktu, arkadaşını tutup dışarı çekti. Birkaç dakika sonra, çocuğun bağırışlarını duyan komşular sayesinde itfaiyeciler geldi. Çocuk olanları anlatınca, küçücük bir çocuğun böylesi kalın bir buz tabakasını kırabilmesine şaştılar.
“Küçücük elleriyle buzu kırmasının imkânı yok. Bu imkansız, gücü yetmez. Bunu nasıl yaptı?” diye sordular birbirlerine. “Bunu asla başaramaz!”
Yakınlarda yaşlı bir adam, konuştuklarını duyunca itfaiyecilerin yanına geldi.
Yaşlı adam, “Çocuğun bunu nasıl yaptığını biliyorum” dedi.
“Nasıl?” diye sordular şaşırarak.
“Ona yapamayacağını ya da asla başaramayacağını söyleyecek kimse yoktu yanında.”
Sorular:
1. Öfke insanları birbirinden uzaklaştırır mı?
2.Öfke kontrol edilebilen bir duygu mudur?
3.İnsanlar öfkelendiğinde neden bağırmayı tercih ederler?
4.Öfkenizi bağırmak ya da şiddet uygulamak yerine başka nasıl ifade edebilirsiniz?
5.Öfke diye bir duygu insanlarda olmalı mı? Olmasaydı nasıl bir hayatımız olurdu.?
Sorulardan sonra tartıştmada geçmesini önerdiğimiz kavramlar:
Empati, saygı, sevgi, anlayış, insan ilişkileri, insana ve doğaya ve hayata olumlu bakma..
Uyaran: Hintli bir bilge öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş.
Öğrencilerine dönüp;
─ İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar? diye sormuş.
Öğrencilerden biri;
─ Çünkü sakinliğimizi kaybederiz” diye cevap vermiş.
Cevaptan memnun olmayan Bilge bu defa;
─ Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken neden bağırırız? diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış;
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar.
Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar. Çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır.
Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur.
İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra bilge öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:
“Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.
Sorular:
1.Sizce bir insanın bir şeyi başarması için etrafındaki insanlara ihtiyacı var mıdır?
2.Etrafımızdaki insanların sözleri bizim başarımızı iyi ya da kötü yönde etkiler mi? Etkilemeli mi?
3.Başarı nedir? (bunu çok geniş bir kavram olarak tartıştırabilirsiniz, hayat başarısı, ders başarısı, ilişkilerdeki başarı..
Emek, sabır, çalışmak, vazgeçmemek, inanmak, beklenti, v. b. kavramları tartışmaya yönelik sorular sorabilirsiniz.
Uyaran: Uzak diyarlarda mutsuz bir prenses yaşarmış. Bir gün etrafta dolaşırken bir çiftlikte tavukların neşeyle oynadıklarını görmüş. Birden içinden ‘Keşke ben de mutlu bir tavuk olsaydım’ diye geçirmiş. Ve tam o an yanında bir dilek perisi belirmiş. O’na eğer isterse bu dileğini gerçekleştirebileceğini söylemiş. Bunu duyan prensesin kafası karışmış ve ‘Acaba bu dilek benim için gerekten uygun muydu? diye düşünmeye başlamış.
Sorular:
1.Mutsuz bir prens olmak mı mutlu bir domuzcuk olmak mı?
2. Mutluluk nedir?
3. İnsan mutlu olmak için mi yaşar?
4.İnsanlar hayat şartları iyi olduğunda mı mutlu olurlar?
5. İyi ve mutlu bir yaşamın anlamı nedir?
6.Daima mutlu olduğunuz bir yaşam şekli olabilir mi? Böyle olduğunda mutlu olduğunuzu anlayabilir/farkedebilir misiniz?
7. Hikayedeki prens bir domuzcuk olmadan da mutlu olmanın yolunu bulabilir miydi?
8.Siz hayatta mutlu olmanın yolunu nasıl buluyorsunuz?
9. Mutsuz olduğunuzda bu duygunuzla nasıl başa çıkıyorsunuz? Mutsuzlukla başa çıkabilme yollarınızı beğeniyor musunuz?
Tartışma bitiminde çocuklara en mutlu oldukları anı hayal ettirip resmini çizdirin.