Email: egitimciyiz@alternatifegitimciler.com

İNDİRİM Tüm Eğitimlerimizde İNDİRİM EĞİTİMLER

HomeGenelÇOCUKLARDA ÖZGÜRLÜK VE DİSİPLİN

ÇOCUKLARDA ÖZGÜRLÜK VE DİSİPLİN

 

Birçok ebeveynin bu konuda kafası biraz karışık. Çocuğunun özgür davranan ve düşünen bireyler olmasını isterken, çocukta belli bir disiplin oluşturmak açısından zorlandıklarında da işin içinden çıkamıyorlar.

Ebeveynler, genellikle küçük yaşlarda çocuğun özgür ve mutlu olması ya da özgür düşünebilmesi üzerinde dururken, yaşı biraz daha büyüyüp sorumluluk alması gereken durumlarla karşılaştıklarında da disiplin arıyorlar. Bu yüzden baştaki özgürlük arayışı daha sonradan katı bir disiplin arayışına doğru hatalı olarak evrilebiliyor ve hem ailenin hem de çocuğun yıpranmasına sebep oluyor.  

Bu durumu en çok sınavlar cenneti olan ülkemizde, çocukların sınavlara hazırlanacakları yıllarda yaşıyoruz. Genellikle ‘Çocuğum mutlu olsun, istediğini yapsın, istemediğini yapmasın’ diye düşünen ve çocuğunun hayatını yürütme biçimine daha rahat bakan ailelerde bile, sınav yıllarında bir sorgulama, bir telaş başlıyor. Çocuğun sorumluluklarını istendiği gibi takip edemediğini görünce ortam geriliyor.

Peki bu duruma nasıl bakmalıyız? Hepimiz çocuklarımızın hem mutlu, hem özgür düşünen, hem de öz disipline sahip olarak yetişmesini istiyoruz. Ama bunu her zaman başaramıyoruz.

Nasıl yapabileceğimizle ilgili yolları bulabilmek için biraz beyin fırtınası ile özgürlük ve disiplin kavramlarını netleştirelim:

Özgürlükten ne anlıyoruz?

  • Çocuğun her istediğini istediği zaman, bir kısıtlamaya maruz kalmadan yapması mı?

  • Her hazzı istediği anda tadabilmesi, zaman zaman ertelemeye ihtiyaç duymaması mı?

  • Kendi ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda düşünüp bir başkasının ihtiyacını önemsememesi mi?

Bunları biraz tartışalım..

Çocuklarda ve (elbette yetişkinlerde) özgürlük aslında her istediğini yapmak değildir. Çocuklar kendini oluşturma sürecindedir. Onların her istediklerini yapmak, hayatlarını anlık heves ve isteklerinin mahkumu olarak yaşamaya itmeye sebep olabilir. Genelde toplumumuzda, çocuklar daha küçük yaşlardayken, her istediklerini yapma, olumsuz bile olsa her davranışına gülerek alkış tutma, aile içine eğlence olsun diye çocuğu istenmeyen davranışlara zorlama sonra da o davranışa hep birlikte gülme.. gibi aslında çocuğun ruhsal ve mental olarak sağlıklı gelişmesini zedeleyen bir çok alışkanlık var. Tutarlı ve dengeli olmayan  bu davranışlar, onları; uygun davranışı seçmek konusunda zihinlerinde bir şema oluşmamış,  sürekli haz arayan, istemedikleri hiçbir şeyi yapmaya gerek duymayan bireyler haline getirebilir. Aslında hiçbirimiz istemediğimiz şeyleri yapmak istemeyiz, bu doğal.. Ama bazen öyle durumlarla karşılaşırız ki istemesek de sorumlu ya da mecbur olduğumuz için, o işi irade göstererek tamamlamak zorunda kalabiliriz. İşte sürekli haz ve mutluluk arayışı ve abartılmış bir özgürlük anlayışı, ya da uygun davranışı seçebilme bilinci eksikliği, çocuklarda iradenin gelişmesinin önüne geçebilir ve sorumluklarının arttığı dönemlerde, sorumluluklarını takip edecek iradeyi ve organizasyon becerisini ortaya koyamayabilirler.

Gerçekte özgür olmak, kendini denetleyebilmek ve yaptıkları tutarlı seçimleri gerçekleştirebilmek demektir. Çocukta böyle bir öz disiplin gelişebilmesi için, yetişkinlerin daha ilk yıllardan itibaren koydukları kurallarda kararlı, adil ve tutarlı olmaları gerekir. Bu elbette çocuğun sürekli bir kurallar silsilesi içerisinde, boğucu olarak yaşaması ve büyütülmesi anlamına gelmiyor. Çocukların saçmalamaya, istedikleri gibi hareket edebilme konforuna, bazen söz dinlememeye, hata yapmaya ihtiyaçları var. Hata yapabilmeyi ve bunun yaşamın doğal bir parçası olduğunu, hatalarımızdan öğrenerek yaşayabileceğimizi de bilmeli ve deneyimlemeli çocuklar. Ancak burada bahsettiğimiz konu, ebeveynlerin çocuklara yaklaşımı açısından baktığımızda,  yaşamın geneline hakim olan algıda ve özellikle kritik süreçlerde tutarlı, adil ve kararlı olma bilinci. Bu sebeple çocuklarda özgürlük konusu, tutarlılık ve öz disiplin ile birlikte ele alınmalıdır. Ebeveyn bu konularda bilinçli bir rehber olmak için kendini doldurdukça çocuğun yaşam yolculuğunun da kalitesi artacaktır. Çocuklara kazandırmak istediğimiz davranışlarda her zaman aklımızın bir kenarında olması gereken iki anahtar kelime <yaşama yardım>dır.  Bu noktada bahsettiğim rehberlik, onun yerine düşünmek, her ihtiyacını onun adına halletmek ve her sorununu çözmek değil, çocuğun kendi işini kendi yapabilme fırsatına sahip olmasına imkan vermektir. Burada beki altın kural ebeveynin çocuğun hayatına: ‘ Riskli durumlarda müdahale edebilecek kadar yakın, kendi kendine yapmasına imkan verecek kadar uzakta’ durmasıdır. Bu çocuk için bir çeşit özgürlüktür.

Çocukta özgürlük konusunu düşünürken şu başlıkları da dikkate almakta fayda var:

  • Çocuğun çevre ve grubun veya toplumun belirlediği sınırlar içerisinde hareket edebilme hakkı:

Burada aklımızda ‘Neden başkalarının belirlediği sınırlar içerisinde hareket etsin ki çocuğum? Bunun doğrusunu kim belirliyor?’ şeklinde düşünceler uçuşabilir. Burada bahsedilen sınırlar, çocuğun marjinalliğini ya da yaratıclığını engelleyen sınırlar değil, toplumun ya da grubun sağlığını ve güvenliğini etkileyecek durumlarda, ortak yaşamda refahı zedeleyecek bir sınırı biliyor ve buna uyuyor olması. Aksi takdirde toplumlar yaşanmaz olur.

Burada en önemli kısıt tahmin edersiniz ki başkasına zarar vermeme olmalı.. Bu okullarda çok karşılaştığımız ve zaman zaman çocukların bilincinde olmadığı bir durum haline gelebiliyor., İstemedikleri duruma orantısız tepki vererek başkasının canını yakıp bunu kendine hak gören çocuklarla karşılaşabiliyoruz. Örneğin kalemini izinsiz alan arkadaşının suratına yumruk atmak gibi.. Buradaki istemediği duruma tepki vermekte özgür, ancak bu tepki karşıdaki eyleme göre oldukça orantısız olduğundan özgürlük sınırını aşıyor.

  • Çocuğun kendi başına ve kendisi için hareket edebilme hakkı: Bu çocuğun birey olabilmesi için ona tanınması gereken bir özgürlük alanı

  • Gereksiz yardım ve müdahale olmadan hareket edebilme hakkı: Sorumluluk alabilmesi için kendi yapabilecekleri şeyleri bir başkasının müdahalesi olmadan yapabildiğini deneyimlemesi gerekir. Çocuk yapamayacağını düşündüğü şeyler için sorumluluk almaya cesaret edemez. Yapabileceğini düşündükleri için ise yüreklendirilmesi, motive edilmesi, sorumluluk alma cesaretini arttıracaktır. Çocukların sorumluluklarını takip edememesindeki önemli nedenlerden bir tanesi de yapabileceklerine dair inanca sahip olmamaları ve başaramayacaklarından korkmalarıdır. Yapamadıklarında ailenin muhtemel tepkisi, tepkisi olmasa bile çocuk hakkında ailenin iyi hislerinin ya da sevgisinin azalabileceği endişesi çocuğa o işe elini uzatması için eğlek olan zihinsel bariyerlerdir. Bunlar gerçekleşmeyecek olsa bile çocuk bunları baştan düşünerek kendi motivasyonunu düşürebilir. Genellikle bu düşüncelerini aileye söylemez hatta reddeder ama zihnini kemiren bu endişelerden kurtulamayabilir. Bunun önüne geçmek için, eyleme geçmenin önemini, başarı yerine deneyimin önemini, hata yapmanın kıymetini ve çabanın önemini vurgulamak ve buna gerçekten inandığınızı çocuğunuza hissettirmek bir çözüm olabilir.

  • Kendini kendi çabasıyla geliştirme hakkı: Disiplin duygusunun bu hakkın bilinciyle geliştiğine inananlardanım. Dışarıdan kazandırılan bir disiplin anlayışı genellikle korku, kısıt ve zorlamayla olabiliyor ve bu aslında bildiğimiz anlamda bir disiplin tanımına uymuyor. İstenen gerçek disiplin, bir otorite ya da bir zorlayıcı unsur olmadan da sürdürülebilir hale geldiğinde var oluyor. Zorlamayla oluşturulan disiplin, disiplini oluşturan otorite ortadan kalktığında yok oluyor. Üzülerek söylemeliyim ki genellikle okullarımızda ve ailelerde oluşturulan disiplin şekli otoriteye bağlı olan. Bu yüzden çocuğumuzun zihninde özgürlük, hak ve sorumluluk kavramlarını doğru şekilde yerleşmesini sağlayabilirsek, iç disiplin konusunda ilerleme kaydedebiliriz.  

Peki Özgürlük, Hak ve Sorumluluk Bilinci Nasıl Gelişir? Aile Olarak Neler Yapabiliriz?

      Öncelikle alacağımız birkaç önlem ve yapacağımız etkili birkaç konuşma ile bu bilincin kısa sürede GELİŞMEYECEĞİNİ bilelim. Bu kabul ile başlayalım ki sonuç ile ilgili beklentimiz hemen karşılanmadığında gerilmeyelim. Çocuğumuzun bir konuda zihniyet geliştirmesi ve bunu hayatına katması uzun bir zaman istiyor. Tıpkı bizler gibi. Doğrusunu bildiğimiz birçok şeyi -bildiğimiz halde- yaşarken uygulamakta zorlanıyoruz. Çocuklar da bizim gibi. Hatta onlar için daha zor, çünkü hayat tecrübeleri bizlere göre çok daha az.

Peki neler yapabiliriz?

Sorumluluk ile ilgili düşündüğümüzde, sorumluğun verilen değil, alınan bir şey olduğu ile başlamak doğru bir tercih olabilir.

  • Bir işin sorumluluğunu kendi isteği ile alması,

  • o işi yürütürken olumlu hisler yüklenmesi için destek olmanız,

  • işi tamamladığında sonuçlandırmış olmanın verdiği rahat ve ferahlamış his ve

  • kendine güveni pekiştirecek duygular yaratmanız,

çocuğun sorumluluğa bakış açısını değiştirecektir.

Çocuklar genellikle sorumlulukla ilgili sıkıcı konuşmaların içinde bulundukları için, sorumluluğun kendisini de sıkıcı ve boğucu bir şey olarak görme eğiliminde oluyorlar. Oysa başlarken, o işi tamamlamadıkları zamanın hazzına odaklanarak ilerleseler, belki sorumluluklarına bakış açıları değişecek ve süreç o kadar zor gelmeyecek, kendiliğinden ilerleyecek.

Sorumluluk için tutkunun olması da önemli bir ayrıntı. Sorumluluk alacağı işle ilgili bir tutku yaratmak ya da tutkulu olduğu bir konuda sorumluluk almasını sağlamak da bu bilincin deneyimleyerek gelişmesi için bir yöntem olabilir. Tutku, sorumluluk duygusuna yaklaşması ve sempati duyması için etkili bir tetikleyicidir.  Bunun için çocuğu iyi tanımak ve gözlemlemek, tutkuyla yapacağı şeyleri keşfetmesini sağlamak ebeveynin yapabilecekleri arasında olabilir.

Hak ve özgürlükler konusunda ise -yukarıdaki bölümlerde uzun uzun bahsedilen biçimde – çocuğunuza anlayışlı, sınırları net belli olan, tutarlı ve adil bir yaşam ortamı sağlamak destekleyici olacaktır. Bu yaşam biçimini benimsediğiniz ve çocuğunuzla istek, ihtiyaç, beklenti ve düşüncelerinizi karşılıklı olarak samimi bir şekilde konuşabildiğiniz sürece, çocuklarımızı hayattan korkmadan, dayanıklı, çevik, hak ve sorumluluklarını bilen ve özgür düşünen bireyler olarak kendi hayatlarına uçurabiliriz.